Klasik Müzikte Suskunluk Yemini “Omerta”

                                                                                                                                                                            Şefik Büyükyüksel

 

“Bu kadın sahnede olmaya devam ettikçe bizim kariyer yapma umudumuz olamaz. Her eseri çalabiliyor ve hepsini çok iyi çalıyor.”

Alfred Brendel, piyanist Jean-Bernard Pommier’e, 1960’ların başında

 

Alfred Brendel’e ait olduğu belirtilen İdil Biret hakkındaki bu sözler, bundan yaklaşık altmış yıl önce söylenmiş.[1] Henüz fazla tanınmadığı o günlerde Brendel,  tıpkı NAXOS’un günümüzdeki CD’lerinde olduğu gibi, uzunçalar plakları daha uygun fiyatla satan VOX firması için kayıtlar yapıyordu.

 

1959’da İdil Biret’in Paris’teki bir konserinden sonra, dönemin önde gelen Fransız müzikolog ve eleştirmeni Marc Pincherle şöyle yazmıştı, “Zamanımızın en büyük virtüözlerinden birinin varlığına şahitlik ediyoruz. Onun kuşağında klavyeye bu derece ustalıkla, bu denli olgun bir düşünce biçimi ve zengin bir hayal gücüyle hâkim olan başka piyanist görmüyorum.” [2]

 

Boston Globe’un baş müzik eleştirmeni Richard Dyer ise 2000 yılında, o günleri hatırlayarak şunları yazmıştı, “1961-1962’de Pariste piyano çalmaya çabalayan bir öğrenci olduğum yıllarda İdil Biret parlayan bir yıldızdı, çağdaşı Martha Argerich’in 1965’te Chopin Yarışmasından sonra gördüğü ilgiyi çoktan üzerine toplamıştı. Ufak tefek Biret’in Bartok’un 2. Piyano Konçertosuna benzerini daha önce duymadığım bir yırtıcılıkla, hatasız olarak girişi belleğimde hala canlı olarak duruyor.” [3]

1988’de, İdil’in bir konserini dinledikten sonra Alfred Brendel yanında oturan bu satırların yazarına  şöyle demişti, “İdil her şeyi çalabiliyor ve çok da iyi çalıyor. Bu sebeple meslektaşları piyanistler ondan korkuyorlar.” [4] Bu sözler, kendisinin 1960’ların başında Jean-Bernard Pommier’e ifade ettiğinin benzeriydi.

 

Brendel’in sözünü ettiği piyanist meslektaşların kimler olduğu ve neden korktuklarını her zaman merak etmişimdir. Acaba bazıları Biret’in çok ünlü çağdaşları olan Martha Argerich, Daniel Barenboim, Maurizio Pollini, Vladimir Ashkenazy gibi EMI, Deutsche Gramophone (DGG) ve DECCA’nın yıldızlarımıydı? Ya da daha sonraki DGG yıldızı Maria Joao Pires’mi (Polonya Chopin Grand Prix’sinde jüri İdil Biret’e de kendisi ile birlikte ödül verince Varşovadaki  törene gelmemişti)? Veya, sonradan DGG yıldızı olan Rudolf Buchbinder’mi idi (Viyana’da Schönbrunn Sarayı’nda vasat altı bir performansla Beethoven sonatları çaldıktan sonra dinleyicilerin arasında İdil Biret’in de bulunduğunu öğrenince telaşa düşüp yanına gelmiş, ‘burada ne arıyorsun’ dedikten sonra neden iyi çalamadığını anlatmaya uğraşmıştı)? [5]

Tabii bir de hepsi DGG yıldızları olan  Anatol Ugorski, Andrei Gavrilov ve Lilya Zilberstein var. Chopin’in 150. ölüm yıldönümü olan 1999’da Almanyada Schwetzingen Festivaline İdil Biret’in de davet edilmesi üzerine ilk ikisi son dakikada resitallerini iptal etmişler, Ugorski’den bir gün evvel resitali olan Lilya Zilberstein ise kendisine onun yerine resital vermesi festival müdürü tarafından teklif edilince sadece bir akşam evvelki konserinin aynı programını çalabileceğini söylemişti – elinin altında bir kaç resital programı olması gereken profesyonel bir konser piyanisti için olacak şey değildir bu cevap. Bu davranışları her üç piyaniste DGG’nin telkin ettiği, sonradan edinilen bilgiler çerçevesinde, mutlaktı. İdil Biret ise  aynı gün uçak ve helikopterle Brüksel’den Schwetzingen’e gelerek Ugorski’nin programını aynen çalmıştı (Chopin – Polonoaise Fantasie, 12 Mazurka, Sonat Nr. 3). Ve sonra, 2006’da İdil’in Cuernavaca Meksika’da kendisinden sonra bir resital vereceğini öğrenince pek de hoşlanmayan ve “Ama neden angaje edildi? O kara listede” diyen Pavel Gililov var (bundan daha sonra bahsedeceğiz).[6] Hayır, Brendel’in aklında kimler vardı bilemiyoruz ve o da kesin olarak söylemez.

Ama hepsi bu değil. 1986’da EMI’nin Uluslararası Bölümünün onayladığı, Liszt’in 100. ölüm yıldönümü için İdil Biret’in Beethoven’ın Senfonilerinin Liszt piyano uyarlamalarının tamamını kaydetme projesini EMI üst yöneticisi Peter Alward’ın kayıtlar hemen yarılanmışken neden durdurarak engel olmaya çalıştığını da sorgulayabiliriz. Sebebi acaba bu son derece güç eserlerin hepsinin dünyada ilk kaydını yapacak Biret’in ününün EMI’nin yıldız piyanistlerinin önüne geçeceğinden korkmasımıydı?

Sonra gene soruyoruz; Neden 1991’de peşpeşe İngiltere, Fransa ve Almanyada gazete ve mecmualarda Biret’in Chopin icraları hakkında olumsuz kritikler yazdırıldı (evet, yazdırıldı), tam da Biret bu bestecinin tüm yapıtlarını Naxos için kaydetmeye başladığında?[7] Sebebi Biret’in  EMI, DGG, DECCA gibi şirketlerin meşhur Chopin yorumcusu yıldızlarına meydan okumasına müsade etmemek ve onun piyasada büyük ilgi gören Chopin kayıtlarını  tamamlamasını engellemekmiydi? Bu çabalar Naxos’un kurucusu Klaus Heymann’ın bu kritikleri dikkate almaması ve İngilterede Ivan March ile Tully Potter, ABD’de Igor Kipnis, Fransada Henry-Louis de la Grange, Almanyada Joachim Kaiser gibi seçkin eleştirmenler Biret’in Chopin kayıtları hakkında fevkalade olumu yazılar yazınca sonuç vermedi. Büyük plak şirketlerinin korkularının hiç de yersiz olmadığı Biret’in Chopin CD’lerinin satışları 2004’te bir milyon adeti aşınca doğrulanmış oldu.

Bir diğer merak konusu, DGG’nin yıldızı Maria Joao Pires’in 1994’te yayınladığı CD’si üzerindeki Chopin’in 2. Konçerto kaydını solo bir yapıtla (24 Prelüd) birleştirmesi. Neden alışageldik şekilde, daha önce Pires’in kaydettiği ve henüz yayınlanmamış olan, 1. Konçerto veya piyano ve orkestra için dört kısa eserinden biri ile birleştirilmedi? Chopin’in piyano solo ve orkestralı bütün yapıtlarını Naxos için 15 CD olarak kaydeden İdil Biret’in önünü kesmek ve 1995 te Polonyada yapılacak Grand Prix du Disque Chopin yarışmasında  hem konçerto hem de solo eserler kategorilerinde ödülleri Pires’in almasını sağlamak içinmi yapıldı bu acaba.

Burada ilginç olan husus, yukarda söz edilen, 1991 yılında Pires’in yaptığı Chopin 1. Konçerto kaydını DGG’nin piyasaya çıkarmamasıydı (Otuz yıl sonra 2021 de 2. Konçerto ile birlikte yayınlandı). Acaba o dönemde Pires’in kaydının İdil Biret’in 1991 de  Naxos’tan çıkan Chopin konçerto kayıtlarıyla aynı seviyede olmamasımı buna neden oldu? İngiliz müzik eleştirmenlerinin duayeni Tully Potter Biret’in performansı için 1992 başında Classic CD dergisinde şöyle yazmıştı: “Cortot, Kempff ve Nadia Boulanger’nin öğrencisi, tanınmış Türk piyanist İdil Biret, günümüzde dünyada Chopin konçertolarının en iyi yorumcularından biri olduğunu gösterdi. Doğrusu şu ki, bu konçertoları su anda ondan daha iyi çalabilecek birini düşünemiyorum”. DGG büyük olasılıkla Potter’ın bu övgü dolu yazısının ardından, Pires’in 1. Konçerto kaydını piyasaya sürmekten vazgeçti. Previn ve Pires’e ödenen ücretlere ilaveten yaklaşık £20,000 masrafla DGG’nin 1991 yılında yaptığı bu kaydı piyasaya sürmemesi için aklımıza başka bir sebep gelmiyor.

Eğer DGG kendi bünyesinde bulunan bir müzisyene avantaj sağlamak ve Biret’e bu ödülü kazandırmamak niyetinde idiyse, başarılı olamadı. Evet, Polonyada jüri, o ülkede çok etkili olan DGG’nin istediği ve beklediği gibi hem solo hem de konçerto dallarında ödülleri Bayan Pires’e verdi. Ancak jüri, kayıtlarının olağanüstü kalitesini yansıtacak bir jest yaparak, İdil Biret’e de 15CD Chopin’in Tüm Yapıtları Edisyonu için Grand Prix du Disque Chopin ödülünü verdi. Bu yarışmanın tarihinde iki ayrı piyaniste Grand Prix ödülü ilk ve son olarak 1995 te verildi. Bayan Pires’in neden o yıl 9 Ekim günü Varşovada yapılan ödül törenine gelmeyip İdil Biret’i orada yanlız bıraktığını izah etmeye gerek olmadığını düşünüyorum.

1980’lerin EMI yöneticisi Peter Alward, 1990’ların DGG yöneticileri ve Anatol Ugorski, Andrei Gavrilov, Lilya Zilberstein, Maria Joao Pires, Pavel Gillilov gibi piyanistler konuşup açıklık getirmedikçe Biret’in aleyhinde yapılanların arkasında yatan gerçekleri tam olarak bilemeyeceğiz. Bunu da beklememeli çünkü herhangi bir açıklama onların itibarını ciddi bir şekilde zedeler. Böylece sessizlik, gerçeğin üzerini örtecektir. Bir  “sessizlik yemini” şifresi olan “Omerta” klasik müzik dünyasına hakimdir. Konuşmaya cesaret edenler için sonuçlar çok ağır olabilir.

Brendel’in söz ettiği piyanistler büyük plak şirketleriyle sözleşmesi olan “yıldızlar” idi. Bu şirketler, CD satışlarından elde edilen yetersiz gelire ilaveten, yıldız yaptıkları sanatçıların kazandığı hatırı sayılır konser gelirlerinden de pay almaktadırlar. Edinilen bilgiye göre, örneğin 1998 yılında ünlü bir Japon piyanist büyük bir plak şirketine CD kayıtları, reklamları ve tanıtımlarının yapılması karşılığında ayda 100.000 Alman Markı ödüyordu (bugün 50.000 Euro).[8] Böylece, büyük plak şirketleri tarafından Biret’in büyük kariyer yaparak çok sayıda konserler vermesinin önlenmek istenmesi ve bu amaçla kara listeye alınmasının aslında maddi nedenlere dayandığı görülmektedir. Biret’in kazanacağı konser paraları kendi sanatçılarının kaybı olacak ve bir bölümü oligipol halinde çalışan büyük plak firmalarına dönmeyecekti. Bunun bir kanıtı Almanyanın tanınmış konser acentesi sahibi Hans Ulrich Schmid’in kendisi ile İdil Biret’in temsili için konuşan Berlin Filarmoni eski direktörü Wolfgang Stresemann’a sadece büyük plak firmaları ile kontratı olan sanatçıları listesine aldığını söylemiş olması idi.  Bu konuda, büyük plak şirketlerinin piyasayı müştereken kontrol ettikleri ve oligopol olarak çalıştıklarını bilmek yararlı olur.

Ticari ilgi alanını bir tarafa bırakacak olursak, sanatsal olarak piyanist meslektaşları İdil Biret’ten neden çekiniyorlardı? Onları bu kadar korkutacak neler yapmıştı? Buna belki onun 80. doğum günü ve sahnelerdeki 75. Yılı vesilesiyle derine inerek daha net bir cevap bulabiliriz.

Marc Pincherle ve Richard Dyer’ın da belirttiği gibi, İdil Biret kendi kuşağında benzeri olmayan bir piyanist. Sekiz yaşında TBMM’nin adına çıkardığı kanunla Parise gönderilmiş, 20. Yüzyılın en usta üç müzisyeni  Nadia Boulanger, Wilhelm Kempff ve Alfred Cortot tarafından eğitilmiş, onbir yaşında Wilhelm Kempff ile Pariste Champs Elisee Tiyatrosunda 2700 seyirci önünde Mozart’ın iki piyano için konçertosunu çalmış, o yıllarda Rubinstein, Gilels, Backhaus, Cortot, Kempff gibi dönemin efsane piyanistlerinin hayranlığını kazanmış, onbeş yaşında Paris Konservatuvarını bitirmiş, onyedi yaşında ilk uzunçalar plağını kaydetmiş, onsekiz yaşında Sovyetler Birliğinde onaltı konserlik turne yapmış, yirmi iki yaşında Boston Senfoni Orkestrası ile Amerikada ilk konserini vermiş, kendi kuşağındaki bütün piyanistlerin aksine, hiç bir yarışmaya katılmadan adını Avrupa ve Amerikada duyurmuş Biret.  Repertuvarının derinliği ve genişliği eşsiz olup Bach, Beethoven’den Bartok ve Schönberg’e kadar 100’ün üzerinde konçerto ile piyano repertuvarının neredeyse tüm solo başyapıtlarını kapsar. Buna karşılık, örneğin, yukarda söz edilen DGG’nin “yıldız” piyanistlerinden Maria Joao Pires’in konser repertuarında sadece dört bestecinin 14 konçertosu olup bunların en yenisi 1845 yılında ilk defa çalınan Schumann konçertodur. Daha sonra gelen Brahms, Grieg, Çaykovski, Rachmaninov, Ravel, Bartok, Prokofiev, Shostakovich gibi bestecilerin piyano konçertoları sanatçının dünyasında yer almamakta veya alamamaktadır. Diğer pek çok “yıldız” piyanist için de durum aynıdır. Amaç çok sayıda konser verip milyonlarca doları bulan büyük paralar kazanmak ve bunu plak firmaları ile paylaşmak olunca bunu kısıtlı bir repertuvarla yapmayı olağan karşılamak gerekebilir. Bu konuda daha fazla bir şey söylemeden Biret’in 1980’den bu yana çalışmalarından örnekler vermek yerinde olur:

1980 İlk Avustralya turnesinde yedisi Sidney Opera Binasında olmak üzere otuz konser verdi 1980-82 Beethoven’in 32 piyano sonatının tamamını İstanbulda yedi resitalde çaldı 1982 İlk Doğu Almanya (DDR) turnesinde Leipzig Gewandhaus ve Dresdner Symphonie orkestraları ile konserler verdi 1983 Leningrad Filarmoni Orkestrası ile İstanbul Festivalinde Rachmaninov’un 3. Piyano Konçertosunu çaldı  1984 Kırk konser verdiği Avustralya ve Yeni Zelanda turnelerini yaptı 1985 İkinci DDR turnesinde, harpte yıkıldıktan sonra tekrar inşa edilip o yıl açılan Dresden Semper Operasında resital verdi, Leipzig Gewandhaus Orkestrası ile Bartok’un 2. Konçertosunu ve Berlin Radyo Orkestrası ile Rachmaninof’un Paganini Rapsodisini çaldı 1986 Fransa’da Montpellier Festivalinde, EMI için o yıl kaydettiği, Beethoven’ın dokuz senfonisinin Liszt piyano uyarlamalarını bir haftada verdiği dört resitalde çaldı 1990-92 Chopin’in bütün piyano eserlerini kaydetti 1995  Chopin’in bütün eserleri kaydı Polonyada Grand Prix ve  aynı yıl Pïerre Boulez’in piyano sonatları kaydı Fransada yılın Altın Diapason (d’Or) ödüllerini kazandı 1997 Brahms’ın bütün solo piyano yapıtlarını ve iki konçertosunu bestecinin 100. ölüm yıldönümü anma konserlerinde çaldı  ve kayıtlarını tamamladı 1998 Bu yıl içinde konserlerde ve kayıt çalışmalarında 18 değişik piyano konçertosu çaldı 2000 Rachmaninov’un bütün konçerto ve solo eserlerinin kayıtlarını tamamladı 2002 Ligeti’nin etüdlerinin tamamını kaydetti 2007 Cumhurbaskani Lech Kaczsnky İdil Biret’i Chopin kayıtlari ve performanslarıyla Polonya kültürüne katkıları nedeniyle ülkenin en üst nişanı Krzyzem Kawalerskim Ordera Zaslugi ile taltif etti 2008 Beethoven’in 32 piyano sonatı ve beş konçertosu ile korolu fantezisinin kayıtlarını tamamladı 2012 Hindemith’in piyano ve orkestra için bütün eserlerinin kaydını yaptı. Güney Amerika, Çin ve Mısır turnelerini gerçekleştirdi  2014 Bach’ın 48 Prelüd ve Füg’ünü (WTC) yedi günde kaydetti 2018 Biret’in 1959 yılından bu yana yaptığı stüdyo kayıtlarının tamamı 130 CD kutu içinde yayınlandı…

Bunlar yalnızca birkaç örnek. 1960 lardan itibaren 360° sözleşmeler imzalayıp sanatçıların kariyerlerini inşa eden, onları “yıldız” yaparak para kazanan büyük plak şirketleri, önceleri bir şekilde kaybolup gideceğini düşünerek İdil Biret ile ilgilenmediler ve yokmuş gibi davrandılar. Her biri kendi belirli alanında pazarlanacak ürünler istiyordu (evet bu şirketler için piyanist bir üründür) ve bunların Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya gibi büyük müzik dinleyici kitlesi olan ülkelerden gelmesini tercih ediyorlardı. Mümkün oldukça da kendi ülkelerinin müziği üzerine uzmanlaşmayı öne çıkartıyorlardı; Debussy, Ravel, Saint-Saens çalan Fransız piyanistler, Beethoven, Brahms, Schubert, Schumann çalan Alman ve Avusturyalılar ve Çaykovski, Rachmaninov, Prokofiev v.b. bestecilerin yapıtlarını çalan Sovyet/Rus piyanistler gibi. Geniş pazarı olan ama piyano eseri yazan önemli bestecileri olmayan İtalyan ve Güney Amerikalı, daha sonra Japon ve Çinli piyanistler ise istisnaydı; onlar kendilerine ne uyuyorsa onu çalabiliyorlardı.

Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan ve dikkate değer bir klasik müzik geleneği olmayıp bir klasik müzik piyasası da bulunmayan Türkiye’den gelen, diğerleri gibi birkaç milli bestecinin seçilmiş yapıtlarını çalarak kariyer yaptırılması düşünülemeyen İdil Biret büyük plak şirketleri için bir problemdi. Kendi ülkesi önemli pazar olmayan ama her şeyi çalabilen ve hatta çok iyi çalabilen bir Türk’ü nerede, nasıl pazarlayabilirlerdi? Bunun yarattığı sorun ise  kendi “yıldız”ları ile yapılan karşılaştırmalarda öne geçen Biret’in o kontratlı “yıldız” lardan biri olmamasını nasıl izah edecekleri idi.

Biret’i dışlayıp zamanla sönmesini bekleyen büyük plak firmaları, Biret Beethoven’in dokuz Senfonisinin Liszt’in piyano uyarlamalarını yedi ay gibi kısa bir süre içinde kaydedip bunlar altı uzun çalar plaktan oluşan bir kutuda Liszt’in 100. ölüm yıldönümü münasebetiyle 1986 yılında (Peter Alward’ın itirazını Thorn-EMI grubu idare heyeti başkanının reddetmesiyle) EMI tarafından piyasaya sürülüp Avrupa ve Amerikada olağanüstü kritikler alınca, istemeyerek de olsa onu bir süre kabullenmek zorunda kaldılar. Böylelikle Biret 1986’dan sonra pek çok konser angajmanı aldı ve özellikle Beethoven senfonilerini New York, Londra, Frankfurt, Berlin, Münih, Tokyo, Milano, İstanbul ve diger önemli şehirlerdeki konserlerinde icra etti.

Fakat, büyük plak şirketlerinin keyfi İdil Biret 1989’da Naxos’un kurucusu Klaus Heymann’ın Chopin’in tüm piyano yapıtlarını kaydetme teklifini kabul edince bozuldu. Bu teklif Chopin’in ardından Brahms ve Rachmaninov’un bütün solo piyano yapıtları ve konçertolarıyla ve sonra Boulez’in piyano sonatları, Ligeti’nin etüdleri ve Stravinsky’nin Ateşkuşu eserinin piyano uyarlaması ile birlikte toplamda 40 CD’lik bir külliyata dönüştü ve 2004 yılına dek iki milyon adet üzerinde satıldı. Tüm bunlar büyük şirketleri öfkelendirdi ve Naxos’a diş geçiremeyen plak şirketleri İdil Biret’i kara listeye koyarak adeta hınç aldı. Tabii Türk olması da bunu kolaylaştırdı.  2001 yılında bir Alman müzikseverin kendisine  yolladığı mektuptan İdil Biret kara listeye alındığını ilk defa öğrendi. Mektupta Düsseldorf’ta çok iyi tanınan bir konser organizatörü olan René Heinersdorff”un bir özel konuşmada, Almanyanın büyük bir plak şirketi tarafından (bu DGG olmalı) konser ve festival organizatörlerine ve orkestralara İdil Biret’i angaje etmemelerinin telkin edildiğini söylediği belirtiliyordu. Biret’i angaje ettikleri takdirde, söz konusu şirketin bünyesinde bulunan sanatçıların o organizatörle anlaşma yapmayacağı, anlaşması varsa da iptal edeceği daha önceki örneklerden biliniyordu. İşte bu da Schwetzingen Festivali’nde Biret’ten bir gün önce ve bir gün sonra sonra sahneye çıkacak olan DGG sanatçısı iki piyanistin konserlerini neden son anda iptal ettiğini ve festival yönetiminin, iptal eden piyanistin programını aynen çok yüksek bir seviyede çalarak o akşam festivali kurtarmış olmasına rağmen, Biret’i neden bir daha davet etmediğini, daha dogrusu edemediğini, açıklıyordu. Korku dağları bekler derler! Biret’in kısa süre içinde müziği özümseme ve icra etmedeki son derece üst düzeyde olan doğal yeteneği, çok sınırlı bir repertuvar içinde kalan sanatçıların ve onları pazarlayan DGG gibi plak firmalarının  gözünü korkutuyordu.

İdil Biret’in Meksika’daki konserlerini organize eden dostu Gerhard Abel, piyanist Pavel Gililov’la yaptığı bir konuşmayı Biret’e anlatınca büyük plak şirketlerinden konser organize edenlere gelen suç niteliğindekı tehditler ve kara liste kesin olarak doğrulandı. Alman vatandaşlığı almış olan olan Gililov 2006 yılında Cuernavaca’da resital vermek üzere Gerhard Abel ile anlaşmıştı. Orada iken Abel’e resitaller dizisinde kendisinden sonra kimin çalacağını sorduğunda İdil Biret’in çalacağını öğrenince şunu söylemiş; “Ama neden? O kara listede”. Abel de bunun sebebini sorunca Gililov şu açıklamayı yapmış; “Çünkü Biret, CD’leri ucuza satan Naxos için kayıt yapıyor”. Kendisi de Alman olan Abel ona şu cevabı vermiş; “Burası Meksika, Almanya değil”.

Bir zaman evvel kara listeyi kanıtlayan bir olay daha oldu. 2004 yılında İsveç Radyosu, İdil Biret’in Brüksel’deki evine iki personelini göndererek onunla hocası Nadia Boulanger ile ilgili bir program için röportaj yaptı. Aynı zamanda Stockholmde Radyo Orkestrası ile bir konser de teklif edildi ve Biret de bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Sonra, radyodan gelen kişilerden birinin  gönderdiği bir mesajla Biret’e daimi şef’in onun orkestra ile konser vermesini kabul etmediği utanılarak bildirdi. Kara liste bilgisinin İsveç Radyo Orkestrası’nın DGG için kayıtlar yapan o zamanki daimi şefi Manfred Honeck’e ulaştığı belliydi.

Yine bu kara liste Biret’e Hollanda’daki menajerinden gelen, İdil haricindeki tüm sanatçıları için kolayca konser bulabildiğini anlatan, mesajı da açıklıyor. Bu menajer Biret’in olağanüstü kariyerine baktığında bunun sebebini asla anlayamadığını söylemişti. Bunun cevabını Meksikada Pavel Gililov verdiBu sırada, Alman basınında Frankfurter Allgemeine Zeitung ve Die Welt gazetelerinin verdiği haberlerle de teyit edildiği gibi Biret’e Almanya’nın belli başlı konser salonlarında artık konser verdirilmiyordu. .[9] [10] Fakat, önde gelen plak şirketleri tarafından kontrol edilemeyen Avrupa ve dünyanın geri kalanındaki sunucular, orkestralar ve festivaller Biret’i konserler için davet etti. Sonra, Biret’in dünya dağıtımı Naxos tarafından yapılan kendi markası IBA 130 CD’den oluşan ve 1959’dan itibaren tüm stüdyo kayıtlarının toplayan kutu setini 2018 de yayınladı. 6.5 kilo  ağırlığında bu kutuda 60 piyano konçertosu ve solo piyano repertuvarının neredeyse tüm başyapıtları mevcut. Pek çok “yıldız” piyanist kariyerlerinin tamamını özenle seçilmiş bir kaç konçerto ve resital programı üzerine kurarken, 2020 yılına kadar İdil Biret 70’e yakın konçertoyu ve solo repetertuarın hemen bütün büyük eserlerini konserlerde çalıp kaydını da yaparak meslektaşlarının pek çoğunu kıskandırdığını söylemek gerek.[11] Boston Globe’da Richard Dyer’ın, Biret’in 2005’te Boston’da verdiği resitali hakkındaki yazısının sonunda söyledikleri boşuna değil: “Piyanonun böyle çalınması ezberleri bozuyor, onun bir benzeri yok, o eşsiz sanatçının ta kendisi.” [12]

Ve 80. Yıl

Şimdi, 80. doğum yılını kutlamak üzere, 12 DVD’den oluşan İdil Biret’in arşivindeki  görsel video/film kayıtlarını içeren yeni bir kutu yayınlanıyor. Bu kutuda konserlerinde kaydedilmiş 40 saatin üzerinde konçerto performansları ve solo resital görüntüleri ile belgeseller ve söyleşiler mevcut. Bütçe bulunduğunda, profesyonel çekim ekipleriyle ve çok sayıda kamerayla yapılan, Ankarada Bilkent Üniversitesindeki Beethoven konçertoları ve New Haven de Yale Üniversitesindeki  Liszt ile Hindemith konçertoları filmleri gibi kayıtlar var. Bunların dışındakiler ise tek kamerayla çekilmiş ve klavyede  İdil’in ellerini gösteren kayıtlar ki bunlar genç piyanistler için paha biçilemez değere sahip. Burada Ravel’in Gaspard de la nuit ve Stravinsky’nin Petrouchka’sı gibi zor eserlerde onun icra stilini, hangi parmakları nerde kullandığını görmek mümkün. Hepsinin ses kalitesi iyi olduğundan, bu görüntüleri de setin içine alma kararını verdik. 2000 yıllık geçmişe sahip olan Antalya yakınındaki antik Aspendos tiyatrosunda ve İstanbulda M.S. 6. yüzyılda Jüstinyen döneminde inşa edilmiş olan Aya İrini Kilisesinde (şimdi müze) verilen piyano resitallerinin kayıtları gibi bazı kayıtların ise hem sanat hem de tarihi değeri son derece yüksek. Bunların yanı sıra İdil’in yaşamı ve çalışmaları üzerine 2008-2010 yılları arasında Eytan İpeker yönetiminde çekilmiş bir saatlik belgesel film var. Tam da zamanında yapılan bu belgeselde, ne yazık artık aramızda olmayan, İdil’i tanıyan ve onunla çalışmış Claude Samuel, Rémy Stricker, Irene Kempff, Nevit Kodallı ve Michel Devos gibi değerli kimselerle de röportajlar mevcut. Hepsi İdil’in yakın dostları ve meslektaşlarıydı.

Richard Wagner ve Franz Liszt’in büyük torunu olan Gottfried Wagner ile yapılan röportajın görüntüleri de yine bu kutunun içinde yer alan çok ilginç bir belge. Yaklaşık otuz yıl önce  Brüksel’de tanıştığımda, kadın piyanistlerin erkeklerin seviyesine ulaşamadığını söylediğini duymuştum. Konuşmasını bitirmesini bekledim ve ona İdil Biret’i bilip bilmediğini sordum. Bilmediğini söyledi. Sonra İdil’in kayıtlarını dinledi ve röportajda da tanık olunacağı gibi fikrini değiştirdi, büyük dostu oldu İdil’in.

Bir diğer belge ise  Covid salgınının ilk günlerinden. Biret’in Beethoven’ın 9. Senfonisi’nin Liszt uyarlamasından Ode to Joy/Neşeye türkü bölümünü İstanbulda 1. Boğaz Köprüsünün tam ortasında Avrupa ile Asya kıtalarını birleştiren o noktada çalışının görüntüleri. Liszt’in Weimar’daki müze evinde bulunan Bechstein piyanosunu, Chopin’in İngiltere’de Cobbe Koleksiyonu’nda bulunan Pleyel piyanosunu çalışının görüntüleri de var. Son olarak, bir kısa film, 1948’de 6 yaşındaki İdil’in Bach’ın Re Minör konçertosunu bir yaylı çalgılar dörtlüsüyle çalarken çekilmiş sessiz, siyah-beyaz görüntüleri çok çarpıcı. Biret’in 1953’te Paris’te RTF stüdyosunda kaydettiği Bach’ın Kromatik Fantezi ve Füg’ünün ses kaydı bu sessiz filmin üzerine yerleştirilmiş.

Son söz

Karanlık orta çağlarda Rusya’da bir köyde mevcut düzenden memnun olan ve değişimden korkan insanlarla ilgili bir hikâye okumuştum çok eskiden. O köyde yeni doğan bir çocuk zamanla yüksek zekâ belirtileri gösterirse onu öldürüp gömerlermiş, yaşarsa köyün alıştığı yerleşik düzeni, huzuru bozar diye düşünürerek.

Benzer şekilde, 1960’ların ortasından itibaren klasik müziğin büyük plak şirketlerini kontrola alan güçler, kendi yıldızlarını yaratıp yükseltirken,  Brendel’in dedigi gibi onlardan çok üstün olan, İdil Biret’i sahnelerden silip yok etmek istediler. Bu çabalar Naxos firmasının kurucusu ve sahibi Klaus Heymann’ın sayesinde sonuçsuz kaldı. Öncelikle ona  çok sayıda kayıt yaptırdı ve sonra da kendi markası İdil Biret Arşivi’nin (IBA) CD’lerine Naxos katalog numarası verilerek tüm dünyada dağıtılması ve tanınmasını sağladı. Bugün Biret’in 1959’dan günümüze yaptığı 150 kadar uzun çalar Plak ve CD’nin tamamına (yaklaşık 200 saatlik müzik) dijital olarak da ulaşılabiliyor. Şimdi ise bu 12 DVD’den oluşan kutu set, 40 saatlik canlı konser film/video kayıtları ile günümüzde ve gelecekte İdil Biret’e saygı duyan piyanistlere rehber olurken ondan çekinen ve kıskananların kâbusu olmaya devam edecek.

Bu yazıyı 7 Şubat  2004’te Pariste Radio France Musique için “Cordes Sensibles” programında onu sunan Jean-Michel Damian’ın sözleriyle bitirebiliriz:

“İdil Biret, müzisyenler dünyasında ve özellikle piyanistler arasında bir efsanesiniz. Bir efsanesiniz, çünkü ilk olarak bir harika çocuktunuz ve 20. yüzyılın en yeteneklilerindendiniz. Herkesi tamamen şaşırttınız ve saygın kişileri hayrete düşürdünüz. Siz, yedi yaşında radyoda çalan, on bir yaşında Wilhelm Kempff ile Mozart’ın iki piyanolu Konçertosunu çalan küçük kızdınız. Sizinle tanışan herkes, Nadia Boulanger ve bütün büyük isimler, size hayran kalıyordu. Sonrasında herkesi şaşırtacak bir kariyere giriştiniz. Everestlere hücum ettiğiniz söylenebilir, yani hepimiz her beş veya altı yılda bir İdil Biret’in inanılmaz bir şey yapacağını biliyorduk. İlk başta Liszt tarafından uyarlanan Beethoven senfonilerinin hepsiydi; sonrasında, Polonya’da Grand Prix’yi size getirten Chopin’in tüm kayıtlarıydı. Daha sonra, aşağı yukarı on yıl önce, Boulez’in tüm sonatlarını kaydettiğinizde bütün dünya şaşkınlık içinde kaldı, ki bu son derece zor, hemen hemen ulaşılmaz bir zirvedir. Yetmişten fazla kayıt yaptınız ve var olan ile hayal edilebilen tüm nişanları aldınız. Merak ediyoruz, “Büyülü bir çocuk olarak başlayıp bütün dünyayı şaşırtmaya devam eden ve kariyeri hiç de olağan olmayan bu kişi, İdil Biret, kimdir; çok özel birisi olmalı.” Geçen hafta Nantes’daydım ve müzisyen arkadaşlarım France Musique’teki bir sonraki programım hakkında sordular. İdil Biret’i sunuyor olacağımı söylediğimde bana sanki İngiltere Kraliçesi geliyormuşçasına baktılar, çünkü ender rastlanan ve biraz da gizemli, efsanevi birisiniz.”  

Richard Dyer’in de dediği gibi İdil Biret tek ve eşsizdir.

____________________________________

[1] Bu anekdot, piyanist Jean-Bermard Pommier tarafından orkestra şefi İbrahim Yazıcı’ya anlatılmıştır.

[2] Nouvel Observateur, Eylül, 1959.

[3] Richard Dyer, Boston Globe Eylül 24, 2000, s. M2.

[4] İdil Biret, Beethoven’ın 9. Senfonisi’nin Liszt piyano uyarlaması  4. bölümünü 1988’de Brüksel’de çaldı. Konserde Avrupa Parlamentosunun eski başkanlarından Simone Veil ve Alfred Brendel vardı.

[5] Avrupa Havayolları Birliği (AEA) Genel Müdürler toplantısı, Viyana 1999.

[6]  Meksika konserlerinin organizatörü Gerfhard Abel tarafından İdil Biret’e söylendiği üzere. O yıllarda büyük plak şirketleri ile anlaşmalı bir genç Türk piyanist de, ne yazık, İdil Biret’in aleyhinde konuşuyor, “sadece ucuz plak satan şirketler için kayıt yapabildi” diyerek büyük şirketlerin Naxos düşmanlığını Türkiyeye taşıyordu.

[7] Almanya’da Süddeutsche Zeitung, Fransa’da Diapason ve İngiltere’de Penguin Guide’da birbirine benzer menfi kritikler peş peşe yayınlandı. Bazı kritiklerin para karşılığı yazı yazdığı öteden beri bilinir. İdil Biret’i Almanyada temsil eden bir konser acentesi bu satırların yazarına “eskiden kritik yazanlara parayı zarf içinde gizlice verirdim artık bankadan transfer ediyorum, iş o kadar alenileşti” demişti.

[8] Wilhelm Kempff’in kızı Irene Kempff’in bu satırların yazarına 1998 yılında söylediği üzere.

[9] Bu gazete yazıları üzerine eldeki kanıtları içeren hukuki bir dosya hazırlandı ve Avrupa Komisyonu Rekabet Bölümüne (Competition Directorate) sunuldu. Gelen cevabi mektupta, kendilerinin yalnızca şirketler aleyhine gelişen adaletsizliklerle ilgilendikleri, bireysel dosyalara bakmadıkları belirtiliyordu. Sonra, Almanyada tanınmış bir hukuk firması olan White & Case, Feddersen’e (Hamburg) bireysel olarak nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunda danışıldı. Dosyayı tetkik ettikten sonra Biret’in davasının çok güçlü olduğunu düşündüklerini söylediler ve şöyle de bir açıklama yaptılar: “Bununla birlikte, deneyimlerimize göre plak şirketlerini bu yaptıklarından vazgeçmeye ikna edebileceğimize inanmıyoruz. Kara liste’nin farkındayız ancak şimdiye dek kimse yazılı olmayan bu listenin varlığını kanıtlamayı başaramadı. Plak şirketleri genellikle sanatçının angajman alamamasının kötü performans nedeniyle olduğunu söylorler ve buna ‘kanıt’ olarak gazetelerde kendi yayınlattırdıkları menfi eleştirileri kaynak göstererirler.”

[10] Die Welt 20.5.2003, Frankfurter Allgemeine Zeitung 31.5.2003.

[11] Örneğin 1998 yılında Biret konserlerinde 18 degişik konçerto çalmış, bunlardan pek çoğu kaydedilmişti.

[12] Boston Globe, Kasım 30, 2005, s. F4.